Hayatımın siyah ve beyazlara ayrışmasını seviyorum. Keskin hatlar
olmalı; doğrularla yanlışlar, iyilerle kötüler farklı yerlerde durmalı. Çizgileri
belirlenmiş bu hayat, kolay olan. Karışmış, arada kalmış, ne olduğu kesinleşmemişlere,
-grilere- yer vermek bana göre değil.
Yapraklar kurudukça kırılganlaşıyor. Ufacık rüzgârlar gökten
yaprak yağdırıyor. Üzerinden yürüyüp geçtiğimde çıtırdayan yapraklar kadar kırılganım
şimdi. Tahammülüm yok eskiden iyi olana, aynı zamanda anlayabiliyorum her
kötülüğü. Kırılıyorum, parçalanıyorum ve en fazla bir çıtırtı kadar ses
çıkarıyorum.
Sonbaharla birlikte soğuk yağmurlar geri geliyor. Islanmaktan
korkan insanlarla dolu etrafım. Biraz ıslansak kim olduğumuz ortaya çıkacak
belki. Kuşandığımız zırhlar paslanacak, yüzümüzü değil kimliğimizi
maskelediğimiz makyajlarımız akacak. Kim olduğumuz ortaya çıkmadan duracak
yağmurlar. Hiçbir zaman o kadar uzun sürmez sonbahar.
Sonbahar geçiştir benim için: Yeşilden sarıya, sarıdan kızıla. Hava sıcaktan soğuya geçer yavaş yavaş, alıştıra alıştıra. Ruh halim için de
geçiştir sonbahar. Kırılgan yapraklardan buz tutmuş ağaçlara.
Siyahlarla beyazlar karıştı çoktan. Her yer grileşiyor. Korkmuyorum
sonbahardan. Neyse ki her sonbahardan sonra bembeyaz kış geliyor!