26 Ocak 2013 Cumartesi

23 Ocak 2013 Çarşamba

Okuma Halleri #3

Buz ve Ateşin Şarkısı
Kargaların Ziyafeti Kısım II 
George R. R. Martin






19 Ocak 2013 Cumartesi

Sadece Çocuk!


      Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri öğretmen olmaktı. Ancak eğer çocuklarla çalışıyorsanız bazen işinize tahammül etmek çok zor olabiliyor. Ben en tahammülsüz zamanlarımda kendime sürekli şunu hatırlatıyorum: “Onlar daha çocuk! Onlar sadece çocuk!”

     Aslında onlar “sadece çocuk”tan çok fazlası. Biz farkında değiliz o kadar.

     Onlar her şeyin farkındalar. Algıları dış dünyaya fazlasıyla açık. Çok mutsuz olduğum ama bunu bütün yetişkinlerden başarıyla sakladığım günlerden birinde minik çocuklarımdan biri sebepsiz yere gelip bana uzun uzun sarıldı. Sebebini sordum hemen -yetişkin kimliğinden sıyrılmak her zaman kolay değil- “Hayırdır” dedim, “Niye sarılıyorsun bana şimdi?”

    “Biraz mutsuz görünüyorsunuz da…” dedi. O kadar kolay işte! Ne kadar mutsuz olursan ol, biri sana sarılırsa geçmeli. Üstelik birinin mutsuz olduğunu fark etmek hiç de zor değil.

     Cevap beklemediğim sorular soruyorum bazen. Bana cevap verdiklerinde sorularımın ne kadar anlamsız olduğunu fark ediyorum. Kavga edip birbirini şikâyet etmeye gelmiş 5 oğlan çocuğuna soruyorum: “Oğlum, birbirinize niçin vuruyorsunuz?”

    Cevabı çok basitmiş, ben görememişim: “ Oyun oynuyorduk, birden oyun gerçeğe dönüştü.” Hayat aslında  çok da karmaşık değil, onu bu hâle getiren bizim basit cevapları göremememiz. 

    Cevap beklediğim sorular da soruyorum. Ben doğru soruları soruyorum diye beklediğim cevaplar gelmek zorunda değilmiş her zaman, öğreniyorum.

     “İçinizde dansla ya da müzikle ilgilenen var mı?”

     “Ben bale kursuna gidiyorum.”

     “Ben piyano çalıyorum.”

     “Ben de dans ediyom. Evde müziğin sesini açıyoz, çok güzel dans ediyom. Böyle böyle hareketler yapıyom, ben de çok güzel dans ediyom.”

     Herkes yönlendirilmiş etkinlikler yapmak zorunda değil, evde müziği açıp dilediğimiz gibi dans edebiliriz, bu da gayet hoş bir seçenek, dedim ya, öğreniyorum. 

     Etrafınızda sürekli çocuklar varsa gürültülerine alışmak zor olabilir. Ağlamalarına, sürekli konuşmalarına, kurallara uymamalarına kızabilirsiniz. Ama bir çocuğun size hissettirebileceklerinin tadını altıktan sonra hepsini kabul edersiniz. “Onlar daha çocuk” dersiniz “Onlar sadece çocuk!”
   
     Ne giyerseniz giyin size şık olduğunuzu söyleyen çocuklar, makyajınız varmış yokmuş umursamadan güzel olduğunuzu düşünen çocuklar, siz hasta oldunuz diye üzülüp gözleri dolan çocuklar, size sarılıp “Saçlarınız ne güzel kokuyor, sanki annem gibi.” diyen çocuklar…

    Onlar sadece çocuk mu demiştim?  


5 Ocak 2013 Cumartesi

Ankara Şikâyetnamesi


     Günümün birkaç saatini toplu taşıma araçlarında geçiriyorum. Çoğu zaman kimseyle ilgilenmeden kitabımın satırlarına yoğunlaşıyorum. Bazen etraftan kulağıma çalınanlar ilgimi cezbediyor, dinliyorum. 

      Geçenlerde akşam saatlerinde bilgece bir konuşma geçti bindiğim otobüste. Yirmili yaşlarının başında bir genç yüksek sesle sordu:

     “Ankara bu kadar güzel bir şehir miydi ya?”

     Cevap beklemiyordu belki ama ellilerinin sonunda bir teyze cevapladı:

     “Oğlum sen bugün Ankara’ya güzel bakmışsın.”

     8 ay kış yaşanır Ankara’da.  Başkaları yağmurdan şikâyet ederken biz buz üzerinde ayakta durmaya çalışırız. Evden çıkarken eve dönebileceğimizin garantisi yoktur. Eve kadar yürümeyi göze alamazsak en yakındaki eve misafir oluruz.

    Gri derler bizim şehrimize. Gri olsa keşke.  Bembeyaz gecelere kapatıp gözümüzü simsiyah sabahlara açarız biz burada. Gününü renklendirecek insanlar yoksa etrafında Ankara gerçekten kapkara.

     Deniz kenarında kahvaltı yapma lüksümüz yok örneğin.  Balık kültürü eğreti durur üzerimizde. Rakı bu kadar lezzetli olmasa, belki balığa katlanmayız bile.

     Bir solukta 10 tane alışveriş merkezi sayarım da kendinle baş başa kalmak istediğinde kaçabileceğin bir tane yer söyleyemem. Ankara diyen herkese ilk bunu öğretirler:

    Deniz yok orada!

     Sahilde yürürken dalga sesi dinliyormuş gibi yapıp kendini dinleyemezsin buralarda. Bundandır hep bizi dinleyecek birilerini aramamız. Seni kimse dinlemiyorsa çok sessizleşiyor Ankara.

     Ankara son zamanlarda artık varlığından keyif almadığım bir arkadaş gibi. Biraz uzaklaşırsam, beni özlerse belki düzelir her şey dediğim. Ankara eksikliğimi hissetmez biliyorum. Vefasız arkadaşlardan o da.

    Ben Ankara’ya güzel bakamıyorum artık. Güzelliğini paylaşacak kimse kalmadığından belki. Yavaş yavaş vazgeçtiğimden belki de.
    Kendi şehrimden şikâyet etmek canımı yakıyor ama son zamanlarda burası benim değil sanki.
    Ben kendime bakarken başkaları mı güzel baktı şehrime?


    

2 Ocak 2013 Çarşamba

Okuma Halleri #1

Buz ve Ateşin Şarkısı
Kargaların Ziyafeti Kısım I 
George R. R. Martin