4 Şubat 2013 Pazartesi

Kadın Gözüyle Erkek Oyunu


     Werder Bremen taraftarı “Futbolun cinsiyeti yok!” diyedursun, bizde futbolun cinsiyeti nur topu gibi erkek.

     Kadınsan ve futbol ilgini çekiyorsa diğer kadınlar için bunun tek sebebi erkeklerle ortak konu bulma çabandır.  Erkekler içinse asla ama asla onlar kadar futboldan anlamazsın. 

     Kendimi bildim bileli aynı takımın taraftarıyım. Kadınım, bu sebepten duygusal taraftarım. Ben bu takımın siyahıyla ayrı beyazıyla ayrı büyüdüm. Mağlubiyet sonrası gecelerde ağlaya ağlaya uyudum, cıvıl cıvıl galibiyet sabahlarına uyandım.

     Bir tane futbolcunun adını bilmeden izlediğim zamanlar vardı, tuttuğum takım benim için sadece siyah beyazdı. Futbolcuları hayran olunacak yakışıklı adamlar olarak gördüğüm seneler geçirdim sonra. Ne zaman hepsini kendi oğlum gibi görmeye başladım, o zaman anladım büyüdüğümü.

     Futboldan sizin kadar anlamıyorum, evet. Futbolun bütün kurallarına hakim değilim, gelmiş geçmiş bütün futbol tarihini aklımda tutmuyorum, o da doğru.

     Ama ben bu takımın tarafındayım. Sen “Ayağın kopsun Veli!” diye bağırırken Veli’nin yanındaydım. Bu takımın hocası Ersan’ın kalbini kırdırırken taraftarına, Ersan’ın yanındaydım. Sen Delgado’yu ıslıklarken sadece onu mu üzdüğünü sandın? Ben Delgado’nun da yanındaydım.

     Bir futbolcu sakatlanınca sen önce kaç hafta sahalardan uzak kalacağını düşünürsün, ben ne kadar canının yanacağını.

     Kendi oyuncusuna küfreden taraftarı anlamam mesela. Ailenden birine küfretmek gibi gelir bana. Hele sakatlanmasını istemek, akıl alır düşünce değil.

     Kızdığım zamanlar da var tabii ki. İnsan yeri gelir kızar sevdiğine. Yere düşen oyuncuya kızarım, sağlam dursun isterim, ilk darbede yıkılmasın. Saygısızlık etmesin, duruşunu bozmasın isterim.

    Futboldan sizin kadar anlamam belki ama kulübün başkanı, hocası, taraftarı benim oyuncumun kalbini kırmasın isterim.

    Futbol erkek oyunuysa herkes benim “çocuklarıma” adam gibi davransın isterim!

1 Şubat 2013 Cuma

Kolay Olmayana Dair


     Yataktan çıkmak çok zor bugün. Yorganı açsam çıplak kalırım. Bir adım atsam bir tane daha atmak zorundayım. Günlerce uyusam geçmeyecek bu yorgunluk, biliyorum. Bedensel bir yorgunluk değil benimki.

     Ağzıma kadar duyguyla doluyum. Bir insanın bu kadar çok şeyi aynı anda hissedebilmesi mümkün müydü, düşünmemiştim.

     Zamanımı öldürmüyorum belki ama doldurmuyorum da. Birbirinin aynı günler yaşıyorum ardı ardına, zamanım hiç bitmeyecekmiş gibi. Bu kadar ağır yaşarken yaşlanmaktan korkuyorum bir de. Zamanım birden bitecekmiş, her şey yarım kalacakmış gibi.

     Bir sene öncesi daha dün gibiyken bir sene sonrası neden bu kadar uzak? Bir sonraki güne başlamak bile istemeyen ben, bir sene sonrasını hayal ediyorum. Bu kadar karamsar bakıyorsam geleceğime, bu umut nasıl yerleşebiliyor bünyeme her seferinde?

     Geçmişi, geleceği bir kenara bırakayım diyorum, şimdiki zamana katlanabilirmişim gibi. Birkaç derin nefes süresince bakıyorum ama gördüklerim hoşuma gitmiyor. Sanki herkes hayatına devam ediyor da ben bir yerlerde sıkışıp kalmışım.

     Sevenlerimin başka sevdikleri var şimdi. Her gün yeni bir haber düşer önüme kimin kimi sevdiğine dair. Sizin beni sevmeniz gerekiyordu, diyemem.

     Özlerim, o kadar çok özlerim ki canım yanar. Bedensel bir özlem benimki. Yataktan çıkarmayan türden. Ama özledim diyemem.  Artık başkalarının özlendiğini bile bile özlenmek bile isteyemem.

     Bir kere güne başladın mı, yataktan uzağa attın mı bir adım, dönüşü yok artık, hissetmek zorundasın. Birbiriyle çelişenleri ayıklayamazsın, hissetmek istemediklerini bir kenara ayıramazsın. Tek tek, her birini hissetmek zorundasın.

     Dedim ya, yataktan çıkmak çok zor bugün. Adım adım uzaklaşmak yataktan ve adım adım yaklaşmak kendi benliğine ve hatta kaybolmak içinde bir yerlerde.

     Dedim ya bedensel bir yorgunluk değil benimki, ama fazlasıyla bedensel bir özlem. Yataktan çıkarmayan türden. 

Okuma halleri #5

Tek Bacaklı Yolcu
Herta Müller